Uygarlık ve Şehir

Mustafa Efe Ateş ✘
4 min readNov 6, 2022

--

İnsanın ‘insan olma’ serüveni ~7–6 milyon yıl öncesinden başlar ve günümüze kadar gelir. Bu uzun periyot içerisinde ciddi kırılmalar yaşanmıştır. Bu kırılmaların içerisinde hiçbiri bir diğerinden önemli ya da önemsiz değildir.

Homo habilis’in ortaya çıkışı bir kırılmaydı, buzulların yaklaşık 15 Bin yıl önce erimesi bir kırılmaydı, avcı-toplayıcı yaşam tarzının terk edilişi ve bitkiler ile hayvanların evcilleştirilmesi de bir kırılmaydı. Bu kırılmaların hepsi bugünün insan yaşamını şekillendirilmesinde belirleyici bir rol oynadı.

Bu kırılmalardan biri günümüze çok yakın bir tarihte ~4Bin yıl önce gerçekleşti: Uygarlıkların kuruluşu…

Uygarlığın ne olduğuna ilişkin kesin bir tanım vermek güçtür. Daha detaylı ifade etmek gerekirse, uygarlık seviyesine ulaşmış bir toplumun neden uygarlık seviyesine ulaştığı hususunda vereceğimiz gerekçeleri sıralamak kolay değildir.

Uygar toplum birçok parçadan oluşmuş komplike bir kültürü içermektedir. Dolayısıyla ‘uygar’ olarak nitelendirebileceğimiz toplumun hangi özelliğinin o toplumu uygar yaptığına ilişkin bir irdelemeye girmek titiz bir tutum gerektirir. Uzman araştırmacılar uygar toplumları içinde yaşadıkları ‘şehir’ ile tespit ederler. Başka bir ifadeyle, Uygar Şehirler ve Neolitik Köyler arasında birinde olup diğerinde olmayan belli başlı nitelikler mevcuttur.

Arkeolog Vere Gordon Childe (1892–1957) 1950 makalesinde uygar şehirlerin belirtisi olarak 10 soyut ölçüt öne sürer.

The Urban Revolution — V. Gordon Childe The Town Planning Review Vol. 21, №1, Apr., 1950

Bu ölçütler arkeolojik verilerden türetilmiştir. Childe’nin öne sürdüğü ölçütlere kısaca değinmeden önce, kendisinin de ifade ettiği, birkaç noktayı kısaca ve genel bir biçimde belirgin kılmayı yararlı görüyorum.

Childe endüstri öncesi dönemi sosyologların ve etnografların ayrımlarına dayanarak betimliyor. Öncelikle insan ‘yabani’ idi. Bu yabanilik Paleolitik dönemin tümüne yayılmıştır. Neolitik dönemde ise insan ‘barbar’ ya da ‘medeni olmayan’ bir özelliğe sahipti. En nihayetinde uygarlığın hakim olduğu dönemde insan ‘medeni’ ya da ‘uygar’ olarak yaşamaya başladı.

Yabanilik ve barbarlık bütünüyle yemek-gıda tedarik etme yöntemleri ile karakterize edilmiştir. Yabani insan avcı-toplayıcı yaşam tarzını benimsemişti; barbar (ya da medeni olmayan) insanlar ise bitkileri ve hayvanları evcilleştirebilmişti. Barbarlık her ne kadar yabani yaşam tarzından daha ileri(!) olsa da, medeni ya da uygar yaşam bundan daha fazlası olmalıydı. Medeniyetin ya da uygarlığın sahip olduğu fazladan özellik şehirlerdi (etimolojik olarak da bunu desteklendiğini savunanlar vardır, ‘medeni’ Medine’den yani şehirden anlamına gelirken; Latince civitas (şehir) sözcüğü İngilizcedeki civilization (uygarlık) sözcüğünün kökünü oluşturur).

The City-State of Ur © http://www.historyshistories.com/mesopotamia-5-traits-of-civilization.html

İşte bu ilk uygar şehirler, neolitik köylerden birçok bakımdan ayrışmaktaydı. Childe bu farklılıkların, uygarlığı karakterize eden özellikler olarak, listelenebileceğini öne sürmüştür. Şimdi bu özelliklere maddeler halinde değinelim:

1. Bugün kimi köylerden küçük de olsa, ilk uygar şehirler nüfus ve yoğunluk bakımından bütün neolitik köyleri geride bırakmıştır.

2. Sahip olduğu düzen ve işlevler bakımından uygar şehirler, neolitik köylerden çok farklıdır. Doğru, uygar şehirlerde birçok kişi çiftçilik yapmaktaydı ancak çiftçi sınıfına ek olarak kendi gıdasını üret(e)meyen fazladan bir sınıfın varlığı söz konusuydu. Bu sınıf içersinde sabit tüccarlar, rahipler, ustalar, nakliye işçileri gibi birçok tam-zamanlı uzmanlar bulunmaktaydı.

3. Uygar şehirlerde sadece kendine yetecek kadar gıda üretilmiyor, üretim fazlası (yani üretim organizasyonunda ihtiyaçtan fazlasının arz edilmesi ile ortaya çıkan fazla mallar) bulunuyordu. En küçük miktardaki fazla ürün bile vergi olarak krala verilmekteydi.

4. Devasa yapılar uygar şehirleri neolitik köylerden ayıran bir özelliktir. Bu yapılar kimi medeniyetlerde sadece tapınak olarak değil, üretim fazlasının depolandığı yerler olarak da işlev görmekteydi.

5. Kendi gıdasını üretemeyen kimseler (memurlar, askeri liderler, rahipler vs.) ‘yönetici sınıf’ adı verilen bir sınıf yaratmış oldular. Bu kimseler el zanaatları ve çiftçilik gibi işlerden bütünüyle muaftı. Diğer taraftan yönetici sınıfın altında yer alan ‘aşağı sınıf’ ise kendilerine fiziksel çalışmadan muhtemelen daha zor gelen entelektüel işlerden azat edilmişlerdi.

6. Yönetici sınıf bünyesinde yer alan kimselerin spesifik sorumluluklarının yanı sıra kesin ve pratik olarak kullanışlı bilimleri kaydetme görevleri bulunmaktaydı. Hatta yeni kayıt yöntemleri bulmaları gerekiyordu. Buldukları yeni kayıt sistemleri kendilerinden sonra gelecek ardılları için anlaşılabilir olmalıydı. Yazı, dolayısıyla, uygarlığın önemli bir belirtisi sayılır.

7. Yazının icadı özellikle memurların kesin bilimleri (matematik, geometri) ve öndeyide bulunan bilimleri (astronomi) geliştirebilmelerini yol açtı. Bu bilimlerin gelişiminin başlaması erken uygarlıkların önemli bir ayırt edici özelliğidir.

8. Kendi gıdasını üretmeyen ancak üretim fazlasından yararlanan bazı uzmanlar sanatsal ifadeyi ilerlettiler. Sanat yabanilerde ve barbarlarda genelde doğa olaylarını betimleyen sınırlı bir düzeydeydi. Erken medeniyetin tam zamanlı çalışan heykeltıraşları, ressamları ve mühür oymacıları sanatsal ifadeyi çok daha sofistike ve kavramsal bir seviyeye çıkarmışlardır. Bu seviyedeki sanatsal ifadeler uygarlığın belirtileri arasındadır.

9. Üretim fazlası ürünlere sahip olan uygarlıklar, kendilerinde bulunmayan ham maddeleri alma potansiyeli taşımaktaydılar. Uzak mesafedeki topluluklar ile yapılan dış ticaret erken uygarlıkları karakterize eden önemli bir özelliliktir.

10. Tam zamanlı uzmanlar hem yaşamını sürdürmek için gerekli olan besinleri, hem de güvenliklerini artık ‘devlet’ diyebileceğimiz yapının teminatı altında elde etmekteydiler. Halkının uzman kesimine teminat verebilme potansiyeli uygar toplumlara aittir. Yabani ve barbar toplumlarda da pek çok konuda uzman kimseler vardı ancak onlar hem yeteneklerini icra etmekte hem de gıdalarını üretmeliydiler. Başkalarının işlerini gördüklerinde elde ettikleri şey sadece birkaç ödülden (eşya ya da kısıtlı miktarda gıda) öteye gitmiyordu.

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

--

--

Mustafa Efe Ateş ✘
Mustafa Efe Ateş ✘

Written by Mustafa Efe Ateş ✘

Knows some stuff about philosophy, science, cooking & the game of basketball.

No responses yet

Write a response