Mustafa Efe Ateş ✘
3 min readJul 30, 2022

Bilimsel Teyit

Bilim insanları araştırmalarında hipotezler ile çalışır. Bu hipotezler belirli gözlem ve deneylerle destekleniyorsa teyit edilmiş demektir. Diğer taraftan elimizdeki hipotez kendisi ile ilişkili gözlem ve deneyler tarafından desteklenmiyor ise yanlışlanmıştır.

Bilimsel bir hipotezin nasıl keşfedildiğine ilişkin inceleme felsefenin değil psikolojinin konusudur. Ancak bu tür hipotezlerin sınanması genel olarak felsefenin ve özel olarak da mantığın ilgilendiği konulardan biridir. Her bilimsel hipotez yanlışlanmaya açıktır -ya da en azından açık olmak zorundadır. Bu sebeple hiçbir bilimsel hipotez ispatlanamaz çünkü potansiyel olarak karşıt bir örnek tarafından yanlışlanabilir. İspat yalnızca matematiğe bahşedilmiş bir tanıtlama yöntemidir. Bilimsel bir iddia ispatlanamaz olsa olsa belirli delillerle desteklenip, teyit edilir. Örneğin“Tüm X’ler Y’dir” biçiminde yazabileceğimiz, tümel önerme formuna sahip bazı hipotezler ele alalım. “Tüm metaller iletkendir” ya da “Tüm memeliler canlı doğum yapar” ya da “Tüm gezegenler birbirlerini kütleleri çarpımıyla doğru, uzaklıklarının karesi ile ters orantılı olarak çekerler”. Bu hipotezler birer bilimsel yasa olarak kabul edilmelerine rağmen ispat edilmiş değildirler. Fakat bu hipotezlerin, son derece iyi bir biçimde teyit edildiğini söylemek mümkündür.

Bir hipotez binlerce delil ile teyit edilse bile, tek bir delil ile yanlışlanabilme riski taşımaktadır. Örneğin bakır bir telin ucundan elektrik verdiğimizde diğer ucunda elektrik yükünü ölçebiliyorsak, metallerin iletken olduğu hipotezimizi teyit etmiş oluruz. Nitekim bakır bir metaldir ve elektriği iletmiştir. Alüminyum, demir ve diğer tüm metaller üzerinde yapacağımız benzer bir deney devamlı olarak metallerin iletken olduğu hipotezini teyit eder. Ancak hala bir şeyi ispat etmiş sayılmayız çünkü hem makro hem de mikro düzeyde ‘metal’ özelliği gösteren ve henüz keşfedilmemiş bir element benzer bir deneye tabi tutulduğunda elektriği iletmeyebilir. Bu durumda hipotezimiz binlerce defa teyit edilmiş olsa da artık yanlışlanmış demektir.

Teyit etmenin doğası aslında bu örnekler üzerinden bakıldığında problemsiz gözükmektedir. Hâlbuki teyit etme pratiğinin de bilim felsefecilerini başlı başına zorlayan bir mesele olduğunu söylemek gerekiyor. Bu zorlayıcı mesele literatüre ‘kuzgun paradoksu’ olarak geçmiştir. Kuzgun paradoksu özünde matematiksel bir paradoks sayılmaz ancak bir hipotezin teyit edilmesinde rol oynayan pozitif örneklerin (yani destekleyici örneklerin) statüsü ile ilgili tuhaf bir durumu ortaya çıkarması bakımından paradoksal nitelik taşımaktadır. Şimdi bu paradoksun detaylarına geçelim.

©Wireless Philosophy

Güzel bir havada doğa yürüyüşü yaptığınızı varsayalım. Kafanızı göğe kaldırıp temiz hava almak için derin bir nefes aldınız. O esnada bir kuzgun gördünüz ve renginin siyah olduğu dikkatinizi çekti. Yanınızda taşıdığınız not defterini çıkardınız ve hemen bu gözlemi not ettiniz. İlerleyen günlerde başka bir yerde yürüyüşe çıktığınızda birkaç kuzgun daha gördünüz. Onlar da siyah renkliydi. Tesadüf olmaktan yavaş yavaş çıkmaya başlayan bir durum. Bu gözlemi de not ettiniz. Zamanla daha çok siyah kuzgun gözlemledikten sonra işin artık bir tesadüf olmadığına kani oldunuz ve iyi bir gözlemci olarak “Tüm kuzgunlar siyahtır” gibi bir bilimsel hipoteze ulaştınız. Tümevarımsal akıl yürütme neticesinde elde ettiğiniz bu genel hipotez, artık gözlemlenen her siyah kuzgunun rapor edilmesi ile teyit edilecektir.

Ancak işin mantıksal düzeyinde önemli bir problem bulunmaktadır. “Tüm X’ler Y’dir” formunda yazılan genel önerme mantıksal olarak “Tüm Y-olmayanlar X-olmayandır” önermesine eşdeğerdir. Başka bir ifadeyle, farklı olarak ifade edilen bu iki önerme aslında aynı şeyi söylemektedir.

Kuzgun örneğimize geri dönelim. “Tüm kuzgunlar siyahtır” mantıkta şöyle bir önermeye denk gelir: “Eğer A ise B”. Yani kısaca “Eğer bir şey kuzgun ise siyahtır”. Mantık kurallarına göre koşullu bir önerme kontrapozitifine eşdeğerdir. Başka deyişle “Eğer A ise B” koşullu önermesi “Eğer B değilse A değil” önermesine eşdeğerdir. Örneğin,

“Eğer Muğla’daysam Türkiye’deyimdir” ≡ “Eğer Türkiye’de değilsem Muğla’da değilimdir”.

Dolayısıyla yasa kabul ettiğimiz hipotezimizin mantıksal eşdeğeri şu şekildedir:

“Tüm kuzgunlar siyahtır” ≡ “Tüm siyah olmayanlar kuzgun olmayanlardır”.

Daha açık ifade etmek gerekirse “Eğer bir şey siyah değilse, kuzgun değildir”.

Sonuç olarak, nasıl her gözlemlenen siyah kuzgun hipotezimizi teyit ediyorsa siyah olmayan ve kuzgun olmayan her şey de aynı derecede hipotezimizi teyit edecektir. Gerisi ise çorap söküğü gibi gelir: Mavi bir kazağım var, yani hem siyah değil hem de kuzgun değil. Teyit! Kırmızı bir topuklu ayakkabım var, yani hem siyah değil hem de kuzgun değil. Teyit!

Mavi bir kazağın ya da kırmızı bir topuklu ayakkabının “Tüm kuzgunlar siyahtır” gibi bir hipotezi desteklemesi akla yatkın gelmediğinden paradoks olarak addedilmiştir. Bu mesele birçok felsefi mesele gibi hala tatmin edici bir çözüme kavuşmamıştır. Günümüzde söz konusu meseleyi inceleyen bilim felsefecileri ise çözümün teyit etmekten geçmediğini savunurlar. Bu yaklaşıma göre teyitten ziyade bir hipotezin olasılığının artması, azalması ya da değişmemesi üzerinden bir çıkış yolu bulunabilir.

Bu yazı ilk olarak © 2020 İzdüşümü E-Dergi Kasım sayısında yayımlanmıştır.

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

Mustafa Efe Ateş ✘
Mustafa Efe Ateş ✘

Written by Mustafa Efe Ateş ✘

Knows some stuff about philosophy, science, cooking & the game of basketball.

No responses yet

Write a response